3 Temmuz 2009 Cuma

bira kokan balkon

merhaba gençler. bugün de bu nadide blogumda sizlerle birlikteyim. bugün sizlere oturduğum muhitten bahsedicem biraz. bu muhit biraz tuhaf zira. yazıya başlamadan, bu yazıyı wod'a ithaf ettiğimi bildirmek isterim. kendisi bu konuyu bloga aktarmamı tavsiye etmiştir. teşekkürlerimi sunarım.

evet. öhöömm.. ıhımm.

benim oturduğum muhit biraz işyeri dolu arkadaşlar. her tarafta barlar, oteller, hastaneler falan. burda amacım hastanenin ve otelin adını verip yerimi belli etmek değil elbet. hiç umutlanmayın. bilen bilir, bilemeyen kusura bakmasın. ahah. neyse. hal böyle olunca oturduğum binanın altında da bi bar olması tuhaf kaçmaz sanırım. kaçar mı? kaçmaz. işte bu durumu anlatıcam sizlere dostlar.

yaz gelince, insanlar eğlenmek, gezmek istiyo haliyle. bazı insanlar da gelip bizim binanın altındaki barı buluyolar. lafım yok, gelsinler, eğlensinler. ama insan neden "ahoahhahahahsdooehfehahvkmkxzcvjizlkmamkefmşfejamkm..." diye güler anlamıyorum. bizim de balkon kapısı açık, sıcak olduğundan. bütün muhabbetlerini duyuyoruz adamların. bi de böyle gülüyolar iyice deli oluyorum. demek ki neymiş? şişede durduğu gibi durmuyomuş. ahoahashdahsdhasfauhdszncva.

bu barla ilgili bi şey daha fark ettim az önce. bizim balkona çıkınca resmen efil efil bira kokuyo arkadaş. nası bi stoğu varsa barın. ya da nası içiyolarsa ayılar. anlamadım gitti. herhalde içip içip aynı anda geğiriyolar, bilmiyorum. pis herifler ya. midemi bulandırdılar gece gece.

barın da adını verip reklam yapasım yok hiç. kusura bakmayın. zaten yeterince dertliyim bu konuda. bi de size reklam yapıyım, siz de gelin, siz de kokutun di mi balkonumuzu. "yek yeaaaa!"

bu mekanın güzel yanları da var tabi. sahibi galatasaraylı mesela. arada bi beleşe maç izleme imkanı sunuyo bize sağ olsun. hatta en son şampiyonluğumuzda omuz omuza tezahürat etmişliğimiz var adamla. o derece kafa bi insan.

neyse efendim, uzatmıyım daha fazla. uzun süre sonra içime sinen bi yazı oldu (wod sağ olsun). sizi bilemem. yorumlarınız falan alırım ne de olsa sonra. şimdi gideyim ben. sizlere mutlu günler diliyorum, kendinize dikkat edin diyorum. öptüm hepinizi.

1 Temmuz 2009 Çarşamba

parabol

yahu zengin olmak ne tuhaf iş. zengin olmaktan kastım, çocuğunu 6 yıl üst üste sabancı üniversitesi'ne paralı gönderip yurt masrafını, yemek masrafını, harçlığını hiç zorlanmadan çıkarmaktır. yani bi nevi "kodaman" olmaktır. diceksiniz ki "adam çalışmış kazanmış lan sana ne..". tamam zaten ben de naylon fatura işine girip parayı götürdü demedim.

zengin olunca, insanlar parayı çabuk bitirmek istiyor herhalde. baksanıza, çoğu starbucks'ta bi kahveye 7 tl, beymen'de bi yağmurluğa 200 tl verebiliyor. sanırım "ulan bu ay da amma az harcadım ya, bu yağmurluğa 200 tl vermezsem kredi kartı ekstremde sadece 3800 tl yazacak. bunu 4000'e tamamlamalıyım." diye düşünüyolar. sanıyorum sadece yahu. kızmayın hemen.

bişi dicem: hepimizin hayali sayısal loto'dan parayı kırıp isviçre alpleri'ne yerleşip keyfimize bakmak değil midir? değildir heralde. hepimiz birden napcaz lan alplerde. donarız orda. en iyisi türkiye'de kalıp bi villa yaptırmak, içine en lüks eşyaları koymak. tabi lan. hayır işlerine falan sonra bakarız. onlar bi dursun şimdi. hayalimi bozmayın iki dakka.

şahsen, bi gün zengin olursam, ama böyle acayip zengin olmam lazım. karun gibi falan. dünya barışını sağlıcam ilk olarak. sonra çocuğumu princeton'a yazdırcam ayda 30000 dolara. yurt masrafını falan hepsini karşılıcam. sonra öbür çocuğa da bi tane araba çakıcam: lamborghini diablo. sarı renkli hem de. süper olcak lan. sizi de görürüm merak etmeyin.

saçma sapan hayallerle bezeli bu yazıda emeği geçen kendim adına hepinize mutlu günler. kendinize dikkat edin! her zaman! "ve unutmayın, önemli olan kalbinizin büyüklüğü, cüzdanınızınki değil" şeklinde bi klişeyle de son noktayı koyuyorum. seviyorum hepinizi!

pis kapitalistler.