yine kar yağdı. son bilmem kaç gündür bilmem kaç kez yağdığı gibi. arabalar yollarda kayıp kaza falan yaptı. çocuklar sokağa çıkıp heykel sanatına küçük de olsa birer katkı yaptılar. bazısı kara yatıp kollarını bacaklarını sallayarak kelebek sembolü oluşturdu kendince. sen gittin, kameranı, mikrofonunu alıp bunları gösterdin halka. televizyonunun başına geçmiş, ülkede neler oluyor acaba diyen halka bunları gösterdin. bilmiyordu çünkü halk. penceresinden bakınca göremiyordu değil mi?
senin görevin (mecburiyetin yani, keyfi bi şey yok ortada) bize günlük hayatımızda göremediklerimizi göstermek. evet, ankara kara teslim. farkındayız. protokol yolu'na çıkıp buzda kayan arabaları gösterdikten sonra "zincir takın zincir. en iyisi zincir." demenin bi manası var mı? belki var. ama sanki yok. yol tuzlayan belediye ekiplerini göstermene gerek var mı? bence yok.
senin görevin, ülkenin büyük çoğunluğunun merak ettiği bir duruşmayı aktarabilmek insanlara. hopa'da bir öğretmeni öldürdüler, öğrenciler bunu protesto etti, tutuklanıp içeri atıldılar, aylarca içeride kaldılar diyebilmek. sonra bu duruşmadan canlı yayın yapabilmek. "hopa tutukluları serbest!" diye başlık atabilmek. avrupa'nın diğer ucunda bir mecliste senin vatandaşını bile ilgilendirmeyen bir karar alınırken, meclis'in içinden canlı yayın yaparken "faşist bunlar!" diye bağırabilirken, kendi ülkendeki alenî faşistliğe karşı sessiz duramamak. farkında mısın bilmiyorum da, az önce içerde yatan gazeteci arkadaşların için "tutukluluğa devam" kararı çıktı. ve sayende biz bunu, senden değil, o duruşmayı bizzat izleyenlerden öğrendik. senin yine umrunda olmadı. "kara yine en çok çocuklar sevindi" dedin. haberin sonuna "bugünün en çok tıklananları" diye köşe koydun. sonra da evine gittin, için rahat, "bugün de görevimi yaptım." diyerek. böyle de inanılmaz, böyle de yararlısın.
boşver ya. hayat çok güzel. boşver. ayyy kar ne güzel yağıyooo di mi?
27 Ocak 2012 Cuma
17 Ocak 2012 Salı
an interview with the vampire
merhabalar. yine böyle hazırlıksız giriyorum yazıya. hayırlısı.
ben az önce şöyle bişi yaptım, onu buraya taşımak istedim sonra, öyle:
"merhaba ben halil sezai. o kadar dertliyim ki, hiçbiriniz anlamıyosunuz. anladığınızı sanıyosunuz ama hayır. boş vakitlerimde sokaklarda boş boş gezmeyi, bağırmayı ve saçlarımı yapamamayı çok seviyorum. bazen kendimi kesiyorum falan, size belli etmeden. aslında belli etsem mi bilemedim. hayat çok zor gençler. ben sizin zamanınızdayken ne cevval delikanlıydım biliyo musunuz? gerçi yine böyle ağlayıp duruyodum, kimse benle çıkmıyo diye ama olsun, severdim o zamanları. 32 yıldır yüzüm gülmedi genşler. böyle hayat mı olur leaaağnn. İSYEAĞĞĞNN!" (değiştirdim evet)
"merhaba ben justin bieber. o kadar doluyum ki, boş vaktim olmuyo inanır mısın. çünkü ben genç ve yetenekli bir müzisyen olduğumdan, albüm çalışmasından çıkıp klip çekimine, ordan çıkıp selena'nın yanına falan koşmalıyım. ve hayat 17 yaşındaki biri için çok zor :( ayrıca benimle dalga geçiyosunuz ya, kötü söz sahibinindir olum! çelik ayna lan size! ben yutubda en çok izlenenim tamam mı? sen git dinlediğin kıytırık müziklere bak."
"merhaba ben sabri sarıoğlu. hayattaki tek amacım koşmak. ben küçükken babam beni altyapıya yazdırdı ve o gün bugündür koşuyorum. koşarken bazen ayağıma top çarpıyor ve bu top bazen pas olarak hedefini buluyor. bazen de kafama çarpıyor ve o zaman da hedefini buluyor bu toplar. mustafa sandal'ın 'aramızda bir top' diye şarkısı vardı hatırlar mısınız? ahhah. ben hatırladım yine güldüm bak. ne güzel şarkıydı ya. neyse, herkese mutlu yıllar."
"merhaba ben odtü öğrencisi. okulumu çok seviyorum, fakat bir de şu final zamanları olmasa. ah şu finaller. her yere onlarla ilgili bir şey yazasım geliyor, çünkü bence hayat çok zor finallerle. üstelik öss'ye girmeden önce bile final denen bir şeyin olduğunu, bütün öğrencilerin ona girdiğini biliyordum. ama işte stüdyoda olunca heyecanlanıyo insan, bildiğini de unutuyo. en sevdiğim sorular arasında 'finalde hangi konular çıkacak?' ve 'merhaba arkadaşlar, final yarın saat kaçta?' var. final dönemleri de olmasa odtülü olduğumuz anlaşılmayacak. yani odtülü olmayanlar tarafından. ehheh."
"merhaba ben caner. az önce naptığımı hiç bilmiyorum. öyle spontan bişiler yaptım ama, şu an 'bu ne lan?' diyorum. sürçülüsün ettiysek affola. haydi iyi akşeafkaızjvoıuzjcv."
daha uzatmak istemedim, gelen tepkilere göre vol. 2 falan çekebiliriz. haydi öpüzledim. (bunu da niye tırnak içine almadıysam, sanki bu sözleri babam söyledi anasını satayım.) bunu da niye parantez içine aldıysam. of neyse, hadi gittim.
ben az önce şöyle bişi yaptım, onu buraya taşımak istedim sonra, öyle:
"merhaba ben halil sezai. o kadar dertliyim ki, hiçbiriniz anlamıyosunuz. anladığınızı sanıyosunuz ama hayır. boş vakitlerimde sokaklarda boş boş gezmeyi, bağırmayı ve saçlarımı yapamamayı çok seviyorum. bazen kendimi kesiyorum falan, size belli etmeden. aslında belli etsem mi bilemedim. hayat çok zor gençler. ben sizin zamanınızdayken ne cevval delikanlıydım biliyo musunuz? gerçi yine böyle ağlayıp duruyodum, kimse benle çıkmıyo diye ama olsun, severdim o zamanları. 32 yıldır yüzüm gülmedi genşler. böyle hayat mı olur leaaağnn. İSYEAĞĞĞNN!" (değiştirdim evet)
"merhaba ben justin bieber. o kadar doluyum ki, boş vaktim olmuyo inanır mısın. çünkü ben genç ve yetenekli bir müzisyen olduğumdan, albüm çalışmasından çıkıp klip çekimine, ordan çıkıp selena'nın yanına falan koşmalıyım. ve hayat 17 yaşındaki biri için çok zor :( ayrıca benimle dalga geçiyosunuz ya, kötü söz sahibinindir olum! çelik ayna lan size! ben yutubda en çok izlenenim tamam mı? sen git dinlediğin kıytırık müziklere bak."
"merhaba ben sabri sarıoğlu. hayattaki tek amacım koşmak. ben küçükken babam beni altyapıya yazdırdı ve o gün bugündür koşuyorum. koşarken bazen ayağıma top çarpıyor ve bu top bazen pas olarak hedefini buluyor. bazen de kafama çarpıyor ve o zaman da hedefini buluyor bu toplar. mustafa sandal'ın 'aramızda bir top' diye şarkısı vardı hatırlar mısınız? ahhah. ben hatırladım yine güldüm bak. ne güzel şarkıydı ya. neyse, herkese mutlu yıllar."
"merhaba ben odtü öğrencisi. okulumu çok seviyorum, fakat bir de şu final zamanları olmasa. ah şu finaller. her yere onlarla ilgili bir şey yazasım geliyor, çünkü bence hayat çok zor finallerle. üstelik öss'ye girmeden önce bile final denen bir şeyin olduğunu, bütün öğrencilerin ona girdiğini biliyordum. ama işte stüdyoda olunca heyecanlanıyo insan, bildiğini de unutuyo. en sevdiğim sorular arasında 'finalde hangi konular çıkacak?' ve 'merhaba arkadaşlar, final yarın saat kaçta?' var. final dönemleri de olmasa odtülü olduğumuz anlaşılmayacak. yani odtülü olmayanlar tarafından. ehheh."
"merhaba ben caner. az önce naptığımı hiç bilmiyorum. öyle spontan bişiler yaptım ama, şu an 'bu ne lan?' diyorum. sürçülüsün ettiysek affola. haydi iyi akşeafkaızjvoıuzjcv."
daha uzatmak istemedim, gelen tepkilere göre vol. 2 falan çekebiliriz. haydi öpüzledim. (bunu da niye tırnak içine almadıysam, sanki bu sözleri babam söyledi anasını satayım.) bunu da niye parantez içine aldıysam. of neyse, hadi gittim.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)