26 Mart 2009 Perşembe

snıf! snıf!

Koku: Bir Katilin Hikayesi diye film vardı hatırlar mısınız, bilmem. (çok eski filmmiş gibi "hatırlar mısınız?" ayaklarına da yatmıyo muyum.. ilahi ben ya..) her şeyin, istisnasız her şey, kokusunu ayırt edebilen bir adamın hikayesini anlatıyordu. kendisine doğru atılan elmanın kokusunu havadayken alıp, kendini bu saldırıdan koruyabiliyordu. o derece insan üstü biriydi bu adam. sonra mesela, insanları kokusundan tanıyabiliyodu. üstelik köpekler gibi burnunu onlara sürtmesi falan da gerekmiyodu. uzaktan bile alıyodu kokuları. hah işte izleyenleriniz hatırlamıştır artık. izlemeyenler de izlesin artık. konuyu getirmeye çalıştığım yer, bende de bi koku takıntısı var. mesela kitap kokusu.. kaçınız beğenir bu kokuyu bilmem ama, ben bayılırım. dershanede her dergi dağıtılışında millet yeni konu var mı diye bakarken, ben dergiyi tam ortasından açıp koklamaya başlarım. delice geliyo olabilir, biliyorum. böyle bi insanım işte ben de. ne yapayım? boya, egzoz, kibrit dumanı kokusu birçok insana mide bulantısı ya da "tiksinti" verirken bana hep tuhaf bi aydınlanma hissi(!) vermiştir. bu aydınlanma hissi bu maddelerin "kafa buldurtma" özelliğinden de olabilir tabi. orasını bilemem.

bu koku takıntısı arada bir işe de yarıyo aslında. bu yararlara kokusundan yemek tanıma eylemini örnek gösterebilirim. geçenlerde eve girer girmez burnumdaki reseptörler harekete geçti, çok tanıdık bir koku alıyorlardı, beynin koku alma merkezine gerekli bilgileri gönderdikleri anda anladım ki bu koku annemin yaptığı kurufasulyenin kokusuymuş. içimi bir sevinç kapladı, anneme binlerce kez teşekkür ettim. koku alma duygum olmasaydı ben o yemeğin ne olduğunu anlayamayacaktım. çok üzülürdüm vallahi.

yıllardır hayvanlardan üstün olduğunu benimseyen insan oğlu kilometrelerce öteden çiçeğin kokusunu alan küçücük arı kadar olamadı. ya da bir kez aldığı kokuyu unutmayan köpek kadar. koku diye bir şey olmasaydı bu hayvanlar belki de aç kalacaktı. ama biz yine de onlara elimizi uzatmayacaktık. toplumsal mesajımızı da ironik biçimde verdikten sonra yazımızı bitirmenin vakti geldi artık değil mi?

koku, hayatımızın her yerinde! sinemada, evde, işte, okulda, her yerde kullanabilirsiniz! üstelik bedava! hemen siz de burun deliklerinizi açın ve hava sirkülasyonunu oluşturun! (bilimsel konuşuyorum ki sıktığım anlaşılmasın.) ürünümüzden memn.. tamam kestim. gelişigüzel yazılmış bir yazının daha sonuna geldik. bir dahaki saçma ve gereksiz yazımda buluşmak dileğiyle, hoşça kalın. hfss..

bir ekşi sözlük yazarı edasıyla edit: mesela'ların bolluğu giderildi. yazının daha akıcı olması sağlandı.

1 yorum:

  1. peki ya yeni çekilmiş fotokopideki mürekkep kokusu yada spor salonu tadilatı sırasında yapıştırıcı kokusu.

    bir tutam lise anısı okudunuz..

    YanıtlaSil