27 Haziran 2009 Cumartesi

sıkıntı basması

yine bir tatil akşamı, yine beni aldı bir buhran, bir sıkıntı. terlemekten başka kulağa hoş gelen aktivitem yok şu sıralar. hatta sanırım, terlemek de kulağa hoş gelmedi. yok, yok gelmedi. neyse, boş boş oturacağıma blog kastırayım dedim.

***

bundan sonra yazılarım hakkındaki düşüncelerinizi öğrenebileceğim. şıklarımız "iyi, orta, gol getirir"den oluşmakta. gol getirir espri amacıyla yazılmış olup kötü'ye denk gelmektedir mantıken. yazıları okuduktan sonra bön bön bakmayıp bu şıklardan birini işaretlemeniz beni bir kelebek kadar mutlu edecektir. kelebeklerin ne kadar mutlu oldukları hakkında bi fikrim yok aslında. öyle deli gibi uçtuklarına göre bi bildikleri vardır ama. bu aleti bloga eklememde yardımcı olan ayşegül'e can-ı gönülden teşekkürlerimi sunarım ayrıca.

***

2 gün önce dünya bir kralını kaybetti. moonwalk'un, siyahtan beyaza geçişin, beyaz çorabın, popun kralı michael jackson, kısaca mj, hayatını kaybetti. her gün dinlediğim bi şarkıcı değildi aslında, ama sağlam şarkıları vardı bence. ayrıca dansı bile yeterdi sahneye çıktığında; şarkı söylemese de olurdu yani. eski karısına da "sonumun elvis gibi olmasından korkuyorum." demiş vakt-i zamanında. haklı çıktı ya ona yanarım ben. neyse, diyecek laf yok bundan sonra. güle güle popun kralı!

***

yaz geldi, sinekler çıktı yine ortaya. hayatta en nefret ettiğim şeylerden biri, sivrisinek sesidir. kulağımın dibinde uçarken çıkardığı o "ciiiiiiiiiviivivvviiiiiiiiiiiii" sesi yüzünden kaç kere kendimi tokatladım. bi ilaç çıksa gebertse şunların topunu, ilk alan ben olucam yemin ediyorum ya. bi de ısırmıyolar mı. haysiyetsizler. bizim evde de en çok beni ısırırlar üstelik. kendilerini sevmiyorum diye beni mi seçiyolar napıyolar anlamadım ki.

***

her konuyu yıldızla ayırma huyum sürecek. izlemede kalın!

***

o zaman yazımızı bitirelim. böyle küt diye bitti demeyi çok seviyorum ya. hep böyle yapıcam, yaşasın kötülük. ehehe. öhöm neyse. bugün de bana zaman ayırıp okuduğunuz için hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. oy basmayı unutmayalım! öpüyorum hepinizi. kendinize dikkat edin!

23 Haziran 2009 Salı

tatil mi? o da ne?

tatil geldi, eğlenicez, gezicez dedik ortada hiçbi şey yok. her seferinde böyle oluyo bi de. tatiller sıkılmak için değil bence, olmamalı. gerçi daha yeni girdik, du bakalım. yok ama yok. ümidim yok benim bu tatilden de. bi daha tatile girersem iki olsun. daha girmem t.. tamam yapmıcam bu yıpranmış espriyi. (bkz: yıpranmış espri)

havanın bu kadar sıcak olmasını istemiyorum ben. her ne kadar bunu can-ı gönülden isteyenlerimiz (bkz: direnkknerid) olsa da, ben istemiyorum arkadaş. karasal iklim de istemiyorum ben, karadeniz iklimi olsun her yerde. ıpıslak paçalarla gezelim, çamurlu pantolon bi yaşam biçimi olsun. bu ne böyle ya. hem tatil sıkıcı, hem sıcak. evde oturup terlemekle tatil mi olurmuş. peeh.

içinde bulunduğum bu karamsar durumdan kurtulmak için filme, kitaba vurdum kendimi. yaz sonunda hayvanlar gibi (?) kültürlü bi adam olup çıkıcam. görürsünüz. hepinizi geçicem. ehehe.

kitap olarak olasılıksız'ı seçtim ilk başta. önyargılı yaklaştığım bi kitaptı aslında. ama kendimi sıkıp ilk 70-80 sayfalık bölümü okuduktan sonra mükkemmel bi hal alıyo kitap. bilim kurguya vuruyo kendini. şu anda da acayip pis bi yerdeyim. sonunu acayip merak ediyorum. kısacası tavsiye ederim kitabı. ki zaten herkes öve öve bitiremedi, bilirsiniz. film olarak da, forrest gump izlicem birazdan. 2. izleyişim olacak ama süper olacak. tom hanks oynadığı için 5 kere de izlerim aslında. dün de da vinci şifresi'ni izledim. tom abimizle kanka olduk anlıcaanız. eheh.

iyice sululaştım ha ben. tamam bitiriyorum yazıyı daha fazla sıkmadan sizi. taşla kaplı bu yazının da sonuna geldik. ahah. bir sonraki sıkıcı ve saçma yazımda görüşmek üzere. si yu.

20 Haziran 2009 Cumartesi

bu sene soruları tübitak hazırladı..

heheeyyy!! ben geldim! merhaba, nasılsınız? iyisiniz iyisiniz. "öss'den kurtulduk, bitti lan!" diye hönkürmeyi çok istiyorum. "1 hafta geçmiş üstünden yeni mi aklına geliyo?" diyebilirsiniz, haklısınız. modem bozuldu falan, tuhaf şeyler oldu. ondan yazamadım. neyse sonuç olarak karşınızdayım.

öss denen illetten 14 haziran 2009 pazar günü saat 12.45 sularında kurtulmuş bulunduk. öyle ya da böyle, sonucu ne olursa olsun bitti ya, önemli olan bu bence. kimse canını sıkmasın kötü geçti diye. tatilin keyfini çıkarın. zaten 2 ay sonra hepimizi bi tercih stresi saracak. o zamana kadar kafanızı dağıtmaya bakın derim ben.

bu yıl son öss olacak diye, kolay olacağını düşünüyodum ben. çünkü mezunların çoğunun kazanması gerekirdi ki, yeni sisteme uyum sağlamak için bi daha uğraşmasınlar. gerçi kolay olunca da herkes iyi puan yapacak, bi yere yerleşmek daha zor olacaktı. böyle tuhaf şeyler işte. ünal yarımağan beyefendi, geçen yıldan dersini almış olacak ki bu sene katıldığı her programda "ne zor ne kolay" dedi sınav için. valla bence yine yanıldı. çünkü bu sınav, benim şahsi fikrime göre, bu sistemin en zor sınavıdır. 3 tane hatalı fizik sorusu olması da cabası. üstelik, 3'ünü de doğru yapmışım ben. bunun hesabını kimin vereceğini bilahare tartışırız.

bu sene beklendiği gibi tübitak hazırlamıştı soruları bence. çünkü çok zordu sorular. bu ösym işi bilmiyor ki arkadaş.. niye tübitak'a hazırlatıyosun? bizden ne istiyosun ey ösym? hazırlataydın ünal yarımağan'a, harun yahya'ya (harun yahya da tübitaklı gerçi).. fena mı olur idi? ah ösym, ah. aşk olsun.

son olarak; sınavdan en az 1 ay önce toplanıp 20 tane fizik sorusu hazırlayan, 5 biner kez soruları kontrol edip de eşşek kadar bilimsel hatayı görmeyen fizik profesörlerine selam eder, teşekkürü borç bilirim. hadi esen kalın, kendinize dikkat edin.