dün durduk yere böyle bi yazı yazasım geldi. ortada hiçbir şey yokken. birden aklıma geldi. dedim ki biraz etrafa saldırayım, çamur atayım. böylece stres atmış olurum hem di mi ama?..
birden geldiniz, hayatımıza girdiniz. aslında birden de gelmediniz ya neyse. sizi seven oldu, sevmeyen oldu.. sesimizi çıkarmadık büyüğümüzsünüz diye.. ama yaptığınız bini aştı.. dayanacak hal mi kaldı? bi sınırı var elbet..
hatırlar mısınız? yaklaşık iki hafta önce bi felaket yaşandı, istanbul çevresinde. 30 kişi vefat etti. binlerce insan evinden, iş yerinden oldu. insanların hayatları bi günde alt üst oldu yani. ama siz ne yaptınız? çıkıp dediniz ki "bu tablo istanbullunun tedbirsizliğinin sonucudur"... aklımız durdu. böyle bir olaydan sonra nasıl böyle konuşabilirler diye. sonradan düşündük, bunun normal bir söylem olduğuna karar verdik. 17 ağustos depreminden sonra da "7.4 yetmedi mi?" diye pankart açmıştınız, hatırlarsanız.
bir tek bu da değil ki.. aklıma o kadar çok şey geliyo ki, yazsam roman çıkar, o derece. bikaç sorum var, cevaplanmayacak olsa da.. amerika'ya, mısır'a, suudi arabistan'a, birleşmiş milletler zirvesine, g-20 zirvesine, davos'a birçok yere gittiniz. söyleyin allah aşkına, hangisinden kafanızda birden yanıveren bir ampulle geri döndünüz? hangisinden sonra bu ülkede bir şeyleri değiştirmeye çalıştınız? amerika başkanıyla fotoğraf çektirmek de güzel şeydir elbet, ama sizin yönettiğiniz bir ülke var arkada, farkında değilsiniz. ben gittiğiniz hiçbir konferanstan gazla gelip "emekliye, memura, işçiye yüzde 20 zam yapıyorum." dediğinizi duymadım. ama burdan gazı alıp, gidip ekonomi forumunda "esküz mi!" dediğinizi gayet net duydum.
milletin gözünü boyadınız sevgili büyüklerim. türban dediniz, açılım dediniz, hatta "velev ki" dediniz, ama bi gün de oturup "n'olacak bu milletin hali?" demediniz. bi gün çıkıp "ülkenin ekonomisi için bir şeyler yapma vakti geldi.." demediniz. birbirinizle sidik yarıştırdınız hep. milleti kandırdınız işte besbelli. insanların cebinde para yokken, sokak röportajlarında "türban istiyoz biz!" demesinin tek nedeni sizsiniz. ama bunlar umrunuzda mı? hiç sanmam. sizin derdiniz, amerika başkanı geldiğinde onu karşılamaya giderken hangi takım elbisenizi giyeceğiniz. öğrencinin, emeklinin, çalışanın, yaşlının hali nasıldır diye soran yok. sormayın ya boşverin. aa bak, ermenistan sınır kapısı açılmış, bi el atın da kapatalım hadi koçlar. hepinize "sucuk-ekmek"li günler.. hepinizi seviyorum. hepinizi.
25 Eylül 2009 Cuma
24 Eylül 2009 Perşembe
uyanış..
"caner işin gücün var mı abi? yok di mi.. yazsana okuyalım biz de.."
cümlesiyle uyandım. bu cümle sanki blogumu okuyan herkesin (toplasan 10 kişi çıkmaz la) ortak düşüncesini dile getiriyormuş gibi geldi. artık bir şeyler yazmalıydım. evet, bunu yapmalıydım müritlerim için. haydi o zaman safları sıklaştıralım.
"öhömm.. hadi bahalım.." dediğinizi duyar gibiyim.
● okul başladı biliyosunuz. yeni okul, yeni insanlar, eski insanlar da var tabi, bi de eğlenceli olursa hayatımın bu yeni dönemi, tadından yenmicek sanırım. hangi üniversiteye girdim, hangi bölümü kazandım falan hepiniz biliyosunuz zaten. bi daha burda yazıp da hava atıyomuş gibi bi imaj yaratmaya gerek yok. yalnız şunu söylemek istiyorum henüz üniversiteli olmayanlara, çok güzel lan buralar. hepiniz gelin, şahane ortam var hacı.
● lan şu paragraf başlarına nokta koymayı öğrendim ya çok mutluyum. kendimi ayda yürüyo gibi hissettim valla. bu bilgiyi veren daçe'ye buradan selam yollamak istiyorum. sağ olsun, var olsun.
● daçe demişken, adam 250. yazısını yazmak üzere. kendisini bu azminden ve başarısından ötürü kutluyor, başarılarının devamını diliyorum. anketinde verdiğim oya da uyarak şunu söylemek istiyorum: "nice 250'lere daçe!!"
● bundan sonra blogu boşlamıcam söz. oturup adam gibi konu düşüncem. kitap yazar gibi, bu işten para kazanacak gibi ciddiye alıcam bu işi, söz. siz de böylece daha çok okuyacak, daha çok eğlenecek, daha çok reklam yapacaksınız. emrivaki falan değil, naçizane düşüncelerim öyle.
● şu ülkede feysbuk'ta beyinsiz isimle grup açanlardan daha tehlikeli bir şey varsa o da kanal d'dir arkadaş. adamlar bütün günlere dizi koymuşlar ve hepsi hayvan gibi reyting yapıyo. çıldırıcam. yayınladıkları bütün diziler de romanlardan uyarlama. uyarlama dediysem, yüzüklerin efendisi, harry potter gibi sanmayın. bunlarınki daha çok kafasına göre uyarlama. başlarda romandaki gibi başlayıp bi süre sonra kafalarına göre senaryo yazıyolar, biz de oturup izliyoruz "adam ne güzel roman yazmış lan" diye. sinirimi döktüm, kendime geldim.
uzun zaman sonra yazdığım bu yazı iyi geldi. bloga bişi yazmamanın verdiği vicdan azabını attım üzerimden bi nebze. önümüzdeki günlerde görüşmek dileğiyle. hikaye falan yazasım var ama du bakalım. neyse muhteşem insanlarsınız hepiniz. kib bye!
cümlesiyle uyandım. bu cümle sanki blogumu okuyan herkesin (toplasan 10 kişi çıkmaz la) ortak düşüncesini dile getiriyormuş gibi geldi. artık bir şeyler yazmalıydım. evet, bunu yapmalıydım müritlerim için. haydi o zaman safları sıklaştıralım.
"öhömm.. hadi bahalım.." dediğinizi duyar gibiyim.
● okul başladı biliyosunuz. yeni okul, yeni insanlar, eski insanlar da var tabi, bi de eğlenceli olursa hayatımın bu yeni dönemi, tadından yenmicek sanırım. hangi üniversiteye girdim, hangi bölümü kazandım falan hepiniz biliyosunuz zaten. bi daha burda yazıp da hava atıyomuş gibi bi imaj yaratmaya gerek yok. yalnız şunu söylemek istiyorum henüz üniversiteli olmayanlara, çok güzel lan buralar. hepiniz gelin, şahane ortam var hacı.
● lan şu paragraf başlarına nokta koymayı öğrendim ya çok mutluyum. kendimi ayda yürüyo gibi hissettim valla. bu bilgiyi veren daçe'ye buradan selam yollamak istiyorum. sağ olsun, var olsun.
● daçe demişken, adam 250. yazısını yazmak üzere. kendisini bu azminden ve başarısından ötürü kutluyor, başarılarının devamını diliyorum. anketinde verdiğim oya da uyarak şunu söylemek istiyorum: "nice 250'lere daçe!!"
● bundan sonra blogu boşlamıcam söz. oturup adam gibi konu düşüncem. kitap yazar gibi, bu işten para kazanacak gibi ciddiye alıcam bu işi, söz. siz de böylece daha çok okuyacak, daha çok eğlenecek, daha çok reklam yapacaksınız. emrivaki falan değil, naçizane düşüncelerim öyle.
● şu ülkede feysbuk'ta beyinsiz isimle grup açanlardan daha tehlikeli bir şey varsa o da kanal d'dir arkadaş. adamlar bütün günlere dizi koymuşlar ve hepsi hayvan gibi reyting yapıyo. çıldırıcam. yayınladıkları bütün diziler de romanlardan uyarlama. uyarlama dediysem, yüzüklerin efendisi, harry potter gibi sanmayın. bunlarınki daha çok kafasına göre uyarlama. başlarda romandaki gibi başlayıp bi süre sonra kafalarına göre senaryo yazıyolar, biz de oturup izliyoruz "adam ne güzel roman yazmış lan" diye. sinirimi döktüm, kendime geldim.
uzun zaman sonra yazdığım bu yazı iyi geldi. bloga bişi yazmamanın verdiği vicdan azabını attım üzerimden bi nebze. önümüzdeki günlerde görüşmek dileğiyle. hikaye falan yazasım var ama du bakalım. neyse muhteşem insanlarsınız hepiniz. kib bye!
1 Eylül 2009 Salı
maddemaddemaddele vol. 3
belli bi konu üzerinde duramama sorunu baş verdi bende dostlar. oturup düşünüyorum, böyle cidden, "bloga ne yazıyım lan?" diye, olmuyor. ordan burdan yazıyım diyorum, içime sinmiyor. blogumu kapatsam lan napsam. ya da dur yaa. iki cümle yazıyım, elime mi yapışır.
-şuraya nokta koymayı bilmiyorum arkadaş ben. bakıyorum daçe nokta koyuyor, wod nokta koyuyor. ben niye büyük nokta koyamıyorum şu satır başlarına. bi bileniniz yardımcı olsun, yalvarıyorum ya. kendimi beceriksiz hissettim.
-çankaya belediyesi binasının yerini bugün öğrendim. sakarya caddesinin ordan kıvrılınca bi ara sokağa (adını bilemedim) karşınıza çıkıyormuş. özüm asbavam'ın hemen karşısı. bunca yıldır orda olduğunu bilmiyor olmam ayrı bi rezillik. onu zaten yüzüme vurursunuz diye irdelemiyim istedim. sonuç olarak koskoca belediye binasının bir kebapçıyla, hem de adı özüm asbavam olan bi kebapçıyla, aynı sokağı paylaşması nedeniyle içim cız etti arkadaş. yediremedim kendime. "ben şimdi bunun için mi oy verdim lan?" bile diyodum az kalsın. neyse can sağlığı.
-abi feysbuk'ta grup açılması yasaklansın. yalvarıyorum ya. resmen millet aklından cümle uydurup grup açıyo. yok 100 türk erkeği verelim, 1 edward cullen alalım, yok yatağı duvar kenarında olduğundan hep aynı taraftan kalkanlar, yok efendim sarımsaklı vivident yapılsın, herkesin ağzı sarımsak koksun diyenler.. allah ıslah etsin lan hepinizi. edward cullen kadar da taş düşsün başınıza. bi de bütün listesini davet etmeyecek olan katılmasın ritüeli var ki, değinemicem bile. o kadar karmaşık duygular içerisindeyim. ayıp lan size. yuh. pırt.
-nescafe yaparken 2 kaşık değil 1 kaşık kahve atmak gerekiyomuş, bu yaşıma geldim yeni öğrendim. şimdiye kadar hep "niye bu kahve ekşi oluyo acaba?" diye düşünürdüm. bunca yıl boşuna içmişim o kadar kahveyi lan ekşi ekşi. yazık olmuş.
-televizyonunuz karıncalı gösteriyo falan diye üzülüyosanız daha beteri var dostlar, benden söylemesi. bizim televizyon yaklaşık iki aydır renk karmaşası yaşıyor. bütün renkleri birbirine karıştırdı alet. acayip eğleniyorum. başlarda çok zorlandım ama, futbol maçı falan izlerken çok komik olduğunu fark ettim. zira yeşil rengi kırmızı, maviyi yeşil, kırmızıyı mavi, sarıyı pembe gösteriyo alet. gözünüzün önüne geldi di mi? kıpkırmızı bir futbol sahası, masmavi bir vodafone reklamı, pespembe bir güneş... bir masaldan fırlamışcasına. tabii bu dönüşümleri çözene kadar canım çıktı benim. emeğe saygı, rep yani biraz. lütfen.
sahur vakti geldi çattı dostlar. ben gideyim. zaten bu saatte ne işim varsa internette falan. tövbe tövbe. neyse hadi yeni yazılarda görüşmek dileğiyle. seviyorum hepinizi.
içimden geldi: oğğğ yeeğğğ menn, oğ yeğğ, oğ yeğğğ.. benim puanım sana dokhuz kankam.
-şuraya nokta koymayı bilmiyorum arkadaş ben. bakıyorum daçe nokta koyuyor, wod nokta koyuyor. ben niye büyük nokta koyamıyorum şu satır başlarına. bi bileniniz yardımcı olsun, yalvarıyorum ya. kendimi beceriksiz hissettim.
-çankaya belediyesi binasının yerini bugün öğrendim. sakarya caddesinin ordan kıvrılınca bi ara sokağa (adını bilemedim) karşınıza çıkıyormuş. özüm asbavam'ın hemen karşısı. bunca yıldır orda olduğunu bilmiyor olmam ayrı bi rezillik. onu zaten yüzüme vurursunuz diye irdelemiyim istedim. sonuç olarak koskoca belediye binasının bir kebapçıyla, hem de adı özüm asbavam olan bi kebapçıyla, aynı sokağı paylaşması nedeniyle içim cız etti arkadaş. yediremedim kendime. "ben şimdi bunun için mi oy verdim lan?" bile diyodum az kalsın. neyse can sağlığı.
-abi feysbuk'ta grup açılması yasaklansın. yalvarıyorum ya. resmen millet aklından cümle uydurup grup açıyo. yok 100 türk erkeği verelim, 1 edward cullen alalım, yok yatağı duvar kenarında olduğundan hep aynı taraftan kalkanlar, yok efendim sarımsaklı vivident yapılsın, herkesin ağzı sarımsak koksun diyenler.. allah ıslah etsin lan hepinizi. edward cullen kadar da taş düşsün başınıza. bi de bütün listesini davet etmeyecek olan katılmasın ritüeli var ki, değinemicem bile. o kadar karmaşık duygular içerisindeyim. ayıp lan size. yuh. pırt.
-nescafe yaparken 2 kaşık değil 1 kaşık kahve atmak gerekiyomuş, bu yaşıma geldim yeni öğrendim. şimdiye kadar hep "niye bu kahve ekşi oluyo acaba?" diye düşünürdüm. bunca yıl boşuna içmişim o kadar kahveyi lan ekşi ekşi. yazık olmuş.
-televizyonunuz karıncalı gösteriyo falan diye üzülüyosanız daha beteri var dostlar, benden söylemesi. bizim televizyon yaklaşık iki aydır renk karmaşası yaşıyor. bütün renkleri birbirine karıştırdı alet. acayip eğleniyorum. başlarda çok zorlandım ama, futbol maçı falan izlerken çok komik olduğunu fark ettim. zira yeşil rengi kırmızı, maviyi yeşil, kırmızıyı mavi, sarıyı pembe gösteriyo alet. gözünüzün önüne geldi di mi? kıpkırmızı bir futbol sahası, masmavi bir vodafone reklamı, pespembe bir güneş... bir masaldan fırlamışcasına. tabii bu dönüşümleri çözene kadar canım çıktı benim. emeğe saygı, rep yani biraz. lütfen.
sahur vakti geldi çattı dostlar. ben gideyim. zaten bu saatte ne işim varsa internette falan. tövbe tövbe. neyse hadi yeni yazılarda görüşmek dileğiyle. seviyorum hepinizi.
içimden geldi: oğğğ yeeğğğ menn, oğ yeğğ, oğ yeğğğ.. benim puanım sana dokhuz kankam.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)