16 Aralık 2009 Çarşamba

yüzüçnoktabirhayatınsesiniaç!

daha önce buralarda bahsetmedim ama, bazılarınız biliyo. radyo'da asistan oldum ben. asistan kelimesi kulağa havalı geliyo da şimdi, aslında yaptığım bişi yok. telefon bakıyorum, programda hediye kazananları arıyorum, bi de cepa'ya mail atıyorum bu kadar. işte dün de ilk günümdü radyoda. lafı uzatmadan, ilk günüm nası geçti onu anlatayım istiyorum.

saat 17.00 suları: giriyorum radyoya. ilk gün olduğu içün heyecan var tabi biraz. girer girmez levent'i görüyorum. "aa levent merhaba" demeye kalmadan, "çantanı falan bırak, çabuk sana bi görev vercem" diyo. bırakıyorum çantayı falan. oturuyorum bekliyorum.

17.10 civarı: "görevi yapamıcağımı düşündü heralde.." diye düşünüyorum. oturmaya devam ediyorum. bu arada kadriye abla, telefonu nası açıcağımı, nası stüdyoya bağlıcağımı falan anlatıyo. dediklerini hafızaya kaydedip oturmaya devam ediyorum.

17.30 civarı: levent geliyor, diyor ki: "ya görevi vermekten vazgeçtim, yetiştiremeyiz diye. sıkıldın heralde. birazdan telefonlar başlayınca eğlenirsin merak etme." ben de eki eki gülüyorum, yok önemli diil falan diyip oturmaya devam ediyorum telefonun başında.

17.50 civarı: adeta bir film sahnesindeyim. sevdiğinden telefon bekleyen hüzünlü adam rolü yapar gibi, boş boş oturuyorum telefonun başında. sıkıldım lan!

18.12 civarı: levent arıyor, stüdyodan. tabi ben acemi olduğumdan stüdyodan aradığını kestiremiyorum "radyo odtü!" diye açıyorum telefonu. "stüdyodan arıyorum.." diyor, "birazdan başlıyoruz. kadriye abla'nın dediklerini uygulıcaksın." kendimi hazırlıyorum kaçınılmaza. derin nefesler alıyorum, sakinleşmeye çalışıyorum. "ya bi aksilik çıkarsa?"

18.20 civarı: programdaki yarışmanın başladığı anons ediliyor. yarışmanın sorusu: "dünyanın 8. harikası sizce nedir?".. bir dakika geçmeden telefon çalıyor, trak! diye açıyorum, "radyo odtü!" sesi inletiyor radyonun içini, kendime güvenim tam, sesim titremiyor, telefondakinin numarasını, adını alıyorum, stüdyoya bağlamakta ufak bi sorun çıksa da hallediyorum. ilk telefon bağlantımı gerçekleştirdim işte! işte bu!..

18.26:32 civarı: telefonlar ard arda geliyor, bi tanesini kapatıyorum, öbürü çalıyor. bu arada biri arıyor. heyecanlı bi şekilde "sekizinci harikayı söyliim miiiğ?" diyor, "yok," diyorum olmaz, "stüdyoya bağlamam lazım." "yok, yok stüdyoya bağlama yaa ehehayaehashdashdahsdbzhcaha.." diyor, "neyse ben konuşamıcam" diyip kapatıyor. hakkaten eğlenceliymiş bu iş diye düşünmeden edemiyorum.

18.43 civarı: artık son telefonu alacağımızı anons ediyor levent radyodan. mesajı alıyorum hemen. "tamam," diyorum "bu son.. valla bi daha yapmıcam.." son telefonumu da bağlıyorum, fakat o da nesi.. bağladığım dinleyici hattan düşüyor. rezil oluyoruz radyocak, 70 milyona.. neyse ki adam hemen arıyor tekrar da bi aksilik yaşanmadan muhabbetini edebiliyor bu sefer. telefon bakma işi bitiyor bu dinleyiciyle. derin bir nefes alıyorum. çok şükür "büyük" bir aksilik yaşanmadan bitti. şimdi sıra geldi yine oturmaya. oturuyorum.

19.35 civarı: oha lan. yaklaşık 1 saat öylece oturdum. bu bir rekor olmalı. arada teknik yayıncı yurdem geldi, lafladık falan gerçi. iyi oldu. levent geliyor bu arada yine. diyor ki "hediye kazananları aramanız gerekiyor. işte böyle böyle yapcaksınız böyle böyle olcak." gidiyoruz başka bir telefonun başına. başlıyoruz aramaya. sıra geliyor tır şoförü mustafa bey'e:

-iyi akşamlar, mustafa bey'le mi görüşüyorum.
+evet buyrun.
-mustafa bey, radyo odtü'den arıyorum. az önce işte falan fişman hediye kazandınız.
+ya çok teşekkür ederim valla çok sağ olun.
-hediyenizi 15 gün içinde cepa alışveriş merkezi'ne başvurarak alabilirsiniz.
+yav bu cepa nerede oluyor?
-odtü'yü biliyor musunuz?
+evet.
-işte onun karşısı.
+heaa peki. umarım 15 gün içinde romanya'ya gidip gelmiş olurum da alırım hediyeyi. çok sağ olun tekrar.
-rica ederiz. iyi akşamlar..
+iyi akşamlar.

inşallah...

19.50 civarı: levent programın son anonsunu yapıp geliyor, cepa'ya mail atmayı gösteriyor bana. "çok iyi iş çıkardın, teşekkürler" diyor. eki eki diyorum. radyo'daki ilk günümüz de böylece bitmiş oluyor. vallahi ben eğlendim. güzeldi valla. eheh.

işte dostlar. bir radyo gününün -daha- sonuna geldik. dinlediğiniz için teşekkürler. isteklerinizi beklerim, ikiyüzonotuzotuz. hadi kaçtım ben, görüşürüz.

not: programın adı günlerden bugün. saat 17.00-20.00 arası yayınlanıyor hafta içi.

11 Aralık 2009 Cuma

maddemaddemaddele vol. 4

merhaba. uzun zaman sonra bu kadar kısa arayla yazı yazıyorum kıymetini bilin bence. ilham geldi acayip. şiir falan da döktürebilirim.

...şiir demişken posta gazetesinde yurdumun şairleri diye bir köşe var ki, of yani. böyle sanatsal, böyle şiir gibi (şakacı seni..) köşe görmedim ben. köşede ülkenin dört bir yanından gönderilen muhteşem şiirler yayınlanıyor. şairlerin bazısı serbest çalışıyor, bazısı da "dize sonlarını aynı harflerle bitirirsem şiir olur bundan.." mantığıyla yazıyor şiirleri. çok acayip şeyler var bi gün açıp okuyun, kültür sahibi olun biraz. o değil de, haydar dümen, yurdumun şairleri falan gibi köşelerle nasıl en çok satan gazete oluyor bu posta, anlamış diilim. neyse...

...19 yaşında adamım, şu ana kadar bankalarla, fatura ödeme dışında öyle kayda değer bir ilişkim olmadı. öyle hesap açtırmak, para yatırmak falan bilmem o işleri pek. ama, sırası gelince vezneyi işgal eden, komutası altına alan adamdan tırsarım arkadaş. ne yapıyo o adam o kadar saat? aklım almıyo valla. piyango vurmuş onun parasını mı yatırıyo? hisse senedi mi alıyo? (bankadan) napıyo bu adam, bilen biri açıklasın lütfen...

...banka dedim ya aklıma ne geldi. sırf ziraat bankası'nda mı oluyo bilmiyorum da, 10 tane olması gereken veznenin 3 tanesi çalışıyo ya çıldırıyorum. çalışıyo dediğim de yarım yamalak. birinin veznede işi bitiyo mesela, gidiyo vezneden, maksimum 1 dakka içinde falan sıradakini alması gerekmiyo mu? ama yook, beklicek o, oranın kralı o. iyice bi bekledikten sonra basıcak ki o "sıradaki gelsin" düğmesine tadı çıksın. bak yine sinirlendim ya. terbiyesizler...

bu seferki kısa oldu, kusura bakmayın. tadında bırakmak lazım. hadi gittim ben. kendimize dikkat ediyoruz. hoşça kalın!

...lan o vezneyi işgal eden adam napıyo orda? aklıma takıldı yeminlen. bi açıklayın, sevaptır...


bilgi eki: araştırdım, o veznedeki adam, veznedarın tembel oluşu yüzünden o kadar zaman harcıyomuş orada. o veznedar yüzünden çıldırtıyomuş biz fatura ödeyecek olanları. araştırmacı gazetecilik budur işte!

9 Aralık 2009 Çarşamba

yeniden sizlerle..

artık bişiler yazalım diil mi? buraları boş bırakmayalım. insanlar çemkirmesin yüzümüze. ordan kolay geliyodur sana tabi, "ulan ne var ki yani, ben olsam her gün krallar gibi yazarım.." diyosundur belki de. ama öyle değil işte. burası farklı bi ortam. tabii. sen ne anlıcan. peh. (bu hoş olmayan bir şakadır.)

...hiç büyük noktayla falan uğraşamıcam, kusura bakmayın. bundan sonra böyle...

...çayı sevmeyen insanlar var ya, ne tuhaflar onlar. bana çok ters geliyo arkadaş. yemek yemişsin, göbeğe göbek katmışsın, battı balık yan gider hesabı "çay söylesek ya.." diyosun, ordan bi çay sevmeyen diyo ki: "amaaan çay çok gereksiz bişi bence.." e şimdi ne diyim ki buna ben. ne yapıyım yani. hadi sevmeyeni geçtim. hayatında çay içmemiş bir insanın, bir türk'ün varlığını öğrendim bugün. bahanesi de "merak etmedim abi hiç ne biliyim.." olmuş. kahvaltıda kola içiyomuş adam. ilginç, vallahi çok ilginç. güne geğirerek başlamak da tuhaf olsa gerek...

...hasbro, parker gibi şirketler var ya, oyun yapıyolar hani. tabu olsun, monopoly olsun, trivial pursuit olsun. heh işte bu şirketlerden biri twister diye oyun yapmış zamanında, yıllardır merak ederdim de hiç denk gelmemiştim oyuna. geçenlerde radyo topluluğu'nun kahve içmece, eğlenmece toplantısında kendisiyle tanışma şerefine nail oldum. olmaz olaydım arkadaş.. sol ayağımla sağ elimi gereken yerlerde tutucam diye bacağım koptu, hoş olmayan pozlar verdim. millet güldü arkamdan, rezil oldum. önerim o ki: bir yerde karşılaşırsanız bu oyunla, denemeyin bile, kaçın ondan...

...bazen oturup düşünüyorum "ne saçma ismim var lan diye.." diye.. aslında anlamı falan güzel de, ne bileyim. mesela ben yaşlanınca bana caner amca mı dicekler? ya da daha da yaşlanınca caner dede, caner beyamca, caner the white falan mı dicekler? çok komik diil mi sizce de? bi kendi isminizi düşünün. berkay dede, diren dayı, buket hala.. aşırı ciddiyetsiz...

...yazıyı ciddi bi konuyla kapatmak istiyorum. tokat'ta şehit olan 7 gencin ardından "ülkeyi korumak adına bazı fedakarlıklar gösterilmelidir." tarzı bi açıklama yapan vali de allahından bulsun...

aklıma geldikçe yazcam ben. takipte kalın. akşam akşam bu kadar yeter size. hadi bakim, görüşürüz. kendinize dikkat edin.