16 Ocak 2010 Cumartesi

openingceremony2024.rar

merhaba sevgili okur(-lar). demin diren'le konuşuyoruz, istanbul kültür başkenti oldu falan diye, "ya abi," dedik "biz böyle işleri hiç kıvıramıyoruz." hakkaten öyle sanırım ya. düşünsenize bizim ülkenin olimpiyatları falan düzenlediğini. açılış töreni çok komik olmaz mı sizce de?

"merhaba sevgili seyirciler, istanbul 2024 olimpiyatları açılış töreni'ne hoşgeldiniz! dünyanın 200'e yakın ülkesinden gelen sporcular, seyirciler ve üst düzey yöneticiler bu muhteşem törenin bir parçası olmak için atatürk olimpiyat stadı'nda toplandı. ve biz, trt, türkiye tarihinin en önemli spor organizasyonunu 20 gün boyunca sizlerle buluşturucaz! evet, sanırım açılış töreni başlamak üzere."

sahada bir hareketlilik olur, biri bayan, biri erkek iki sunucu bir kürsüdedir. erkek olan konuşur: "istanbul 2024 olimpiyatları açılış töreni'ne hoşgeldiniz!"

alkış kopar, kadın alır mikrofonu: "welcome to the opening ceremony of istanbul 2024 olympic games!" alkış, kıyamet..

"ve şimdi hepinizi ulu önder atatürk ve silah arkadaşları adına 1 dakikalık saygı duruşu ve ardından da istiklal marşı'nı okumaya davet ediyorum." stadın büyük çoğunluğu susar, küçük bir kısım "şehitler ölmez, vatan bölünmez!" diye bağırmadan duramaz. 1 dakika sonra istiklal marşı da okunur. kadın alır mikrofonu, bu sefer erkek olan tercümanlık görevini üstlenmiştir. her cümlede bir değişecektirler.

"şimdi de sayın başbakanımız recep tayyip erdoğan'ı (oha lan hala mı?!) günün anlam ve önemi hakkında konuşması için kürsüye davet ediyorum." alkışlar bilmem neler. uzun ve sıkıcı bi konuşmadan sonra: "başbakanımıza teşekkür ediyoruz. şimdi yurdun dört bir yanından gelen öğrenciler sizlere bir halk oyunları gösterisi sunucak! alkışlıyoruz..."

"halk oyunları ekiplerimize teşekkür ediyoruz!.. şimdi de ankara atatürk ilköğretim okulu 3-c sınıfı öğrencilerinin hazırladığı 'Atatürk' adlı orotoryoyu izliyoruz.."

bu sırada trt spikeri bir atatürk şiiri patlatır, o tok sesiyle:

Atatürk, büyük bir milletin yeniden dirilişidir.
Atatürk, milletine kendini feda eden kişidir.

Atatürk, zor şartlarda mucizeler yaratan adam.
Atatürk, çağın dehası,bir başbuğ, yol, yordam.

"ankara atatürk ilköğretim okulu 3-c sınıfı öğrencilerine teşekkürler.. törenimiz bundan sonra demet akalın, tarkan ve serdar ortaç konserleriyle devam edecektir." stad alkıştan yıkılır tarkan'ı duyunca, adam hala popüler tabii.

bikaç saat sonra trt spikeri: "evet sayın seyirciler konserlerin ardından, ülkeler artık alfabetik sıraya göre sahaya çıkacaklar. ilk olarak angola geliyor. angola bu yıl olimpiyatlara 7 sporcuyla katılıyor... ve evet amerika birleşik devletleri de geldi. abd her yıl olduğu gibi bu yıl da en çok sporcuyla katılan ülke. tam 45738 sporcuyla katılıyor bu sene amerika takımı olimpiyatlara.... türkiye geliyor, evet! türkiye! işte sporcularımız, işte gurur kaynaklarımız! görüyorsunuz olimpiyat komitesi başkanımız hidayet türkoğlu ve yanında eski şampiyonlarımızdan elvan abeylegesse. ev sahibi olarak selamlıyorlar seyircileri! büyük bir gurur bu sayın seyirciler! korkunç bi şey!"

ülkelerin tamamı geçtikten sonra artık sona gelinmiştir. "evet artık yavaş yavaş sonuna geliyoruz törenin. meşale yakıldıktan sonra 2024 olimpiyatları resmen başlamış olacak sevgili seyirciler! bizden ayrılmayın!"

o sırada sahadaki sunucu: "ve şimdi de olimpiyat meşalesini yakmak için başbakanımız recep tayyip erdoğan, uluslararası olimpiyat komitesi başkanı sergei bubka ve türkiye olimpiyat komitesi başkanı hidayet türkoğlu geliyor." gelmiş geçmiş en tırt şekilde meşale yakıldıktan sonra, son ve coşkulu bir anons yapılır ve stada kolbastı müziği verilir, seyirciler kendinden geçer. sadece türk olanlar kendinden geçer tabi, yabancılar çoktan otelin yolunu tutmuşlardır. "bu ne biçim açılış lan" diye..

teşekkürler türkiye!

11 Ocak 2010 Pazartesi

3 film birden..

merhabalar. uzun sayılabilecek bir aradan sonra yine burdayım. yaşasın. bu arada başlığı gördün heyecanlandın tabii, ama yok 'normal' filmler bunlar sakin ol.

hürriyet film kulübü diye bir şey var, muazzam bi şey o. bildiğiniz hürriyet gazetesi her hafta sonu orijinal dvdler veriyor. tabii beleşe diil ama cüzi bi miktara. filmler öyle ünlü yapımlar olmuyo belki ama gerçekten çok iyi olanlar var aralarında. adını hiç duymadığınız bi film mükemmel çıkabiliyo. mesela, içimdeki deniz, kalpazanlar ve tanrı kent... bunların yanında geçen yılın en iyi film oscarını almış olan milyoner'i de verdiler bikaç kere. şimdi bu filmlerden bahsetmek istiyorum, bak bahsedicem diyorum, bahsedeyim mi? bahsettim bahsedicem haa dikkat. sevgili okurlar bahsetme diyor içimden bir ses, siz ne diyorsunuz? aman yarabbi bahsetsem mi.. (modern sabahlar ekibi'ne sevgiler, saygılar..)

içimdeki deniz (orijinal adı 'mar adentro'): film gerçek bir hikaye üzerine kurulu. boynundan aşağısı felç olan ve ötanazi isteyen bir adamın hikayesini anlatıyor. başrolde javier bardem oynuyor. sanki hayatının bir kısmını felç geçirmiş de atlatmış kadar iyi oynuyor hem de. ayrıca film ispanya yapımı. biri çıkacak da "yo soy español" diyecekmiş gibi oldum ben, gerildim açıkçası.

kalpazanlar (orijinal adı 'die fälscher'): film 2. dünya savaşı zamanındaki almanya'da geçiyor. namı bütün ülkeye yayılmış bir kalpazan nazi'ler tarafından yakalanıyor ve avrupa ekonomisini çökertmek için sahte para basmaya zorlanıyor. "ve olaylar gelişiyor.."

tanrı kent (orijinal adı 'cidade de deus'): bu film de 1960'lar brezilyası'nda geçiyor, başkent rio'da. film şehirdeki suç oranının ve şiddetin ne kadar ciddi boyutlarda olduğunu çok başarılı şekilde anlatıyor. öyle ki, filmi sonuna kadar izleyemedim. bi ara bitiricem ama söz. filmi izlerken portekizce'nin çok tuhaf bir dil olduğunu, hiç de öyle ispanyolcaya falan benzemediğini fark ettim, hayallerim yıkıldı.

diyeceğim o ki sevgili okur, ne yap ne et bu filmleri bi yerden bul ve izle. pişman olmayacaksın! gelip bana teşekkürler edeceksin, "sen olmasan halimiz nice olurdu.." diyeceksin bana. tamam son kısmı abartmış olabilirim ama diğerleri olacak, eminim. eh artık, yavaştan kaçayım ben. görüşmez üzere sevgili okur. bi dahaki sefere filmleri izlemiş olarak gel. (sen de artık bitirsen diyorum.) hoşça kal!

not: gelen tepkilere bakarak, arada böyle film tavsiyesi falan verebilirim. ne dersiniz?

1 Ocak 2010 Cuma

yeniyılyeniyılyeniyılyeniyılherkeseekutluolsuun!..

merhaba. 2010'un ilk yazısıyla karşınızdayım. (yeni yılın ilk bilmemne'si geyiğini yapmasaydım bu yazıya yeni yıl yazısı gözüyle bakamazdım. vallahi.) madem öyle, o zaman yeni yıl hakkında konuşsak ya. hadi bakalım. (biri bana giriş yapmayı öğretsin nolur..)

yeni yıla girmeden 1 ay önce mağazalar, gazeteler, ne bileyim internet siteleri falan 'noel' havasına giriyo ya, sinir oluyorum. kar spreyiyle vitrin camına "hoşgeldin 2010!!!" yazan mı dersin, internet sitesine karlı, kutup ayılı, çam ağaçlı tema koyan mı dersin.. alt tarafı bi yıl daha bitmiş, bir ay öncesinden nedir bu şaklabanlık, bu şaaşa? ne coşkulu, ne hevesli insanlarmışsınız arkadaş. gelicek kutlıcaz işte nedir yani.

bir de bunun tam tersi insanlar var, hani "amaan yeni yılsa yeni yıl nedir yani? ne farkı var? 2009'da da aynıydı, ben bi değişiklik göremedim." insanları. bunlara diyecek tek sözüm yok. (bişi bulamadım ondan böyle diyorum.)

her yıl olduğu gibi bu yıl da haberlerde, kırmızı don, 30 milyon tl'ye neler alabilirsiniz?, 2009'da ne oldu? diğer ülkeler nası girdi ama yeni yıla? köşeleri yayınlandı. özellikle show haber ve kanal d haber'in rağbet ettiği bu tür haber köşeleri bu yıl da ilgi çekmedi. ya da çekti, bilemiyorum. yılbaşı çekilişinin büyük ödülü olan 30 milyon da çeyrek bilete çıkmış yine. ve yine bana diil. şaşırmadım.

sevgili okur, benim çok uykum var şimdi. aklıma yazacak bişi gelmiyo. sonra telafi edicem söz. görüşmek üzere hadi. yeni yılınız kutlu olsun! istediğiniz gibi geçsin bu yıl!

bu arada: 1 yıl oldu unutmadık, oğuz'um..