8 Haziran 2010 Salı

donkişot.

merhaba.

diyalog başlatma muhabbetleri beni hep germiştir sevgili okur. mesela "napıyosun?" sorusuna ne cevap verileceğini, bu yaşıma geldim, öğrenemedim. "iyiyim, sen?" desem bi türlü, "hiiç oturuyorum, sen?" desem bi türlü. "naber?" desen ayrı bi tartışma konusu. of yine gerildim bak.

cepa var ya okur. bildiğin, alışveriş merkezi olan. heh. onun önüne yazın lunapark kuruluyomuş. ama öyle bi lunapark ki bu, bi tane mouse coaster isimli çakma roller coaster, bi tane crazy dance denen mide kusturmacalı döner alet, bi tane de lunapark'ın assolisti, gönüllerin sultanı, transformers resimli dev salıncağımsıdan (adını bilmiyorum oyuncağın, kusura bakmayın) oluşuyor. çarpışan arabaları falan saymadım, alınmazlar inşallah. neyse efenim, biz de bugün sahte sınavımızdan çıkıp koşar adım(!) bu parkın yolunu tuttuk arkadaşlarla. parkta da binmek istediğimiz tek şey bu salıncağımsıydı. ama giderken aklımda, "ulan ya milyonda bir biz olursak? ya aleti yere sabitleyen ayaklar çattadanak kırılıp takla atarak eskişehir yolu'na yuvarlanırsa?" falan gibi sorular vardı. yalnız bende de ne hayal gücü varmış. bu endişelerimi berke'ye aktardım. dedi ki, "abi boşver, milyonda bir olursak da ölür gideriz, arkamızdakiler düşünsün, niye kafaya takıyosun ki?" bu telkin üstüne az da olsa rahatladım. "nolucak ulan," dedim "alt tarafı ölürüz."

gelgelelim, vardık bayram alanına. ben başlarda "en sevmediğim özelliğim dürüstlüğüm." diyen enteller gibi "var mı ulan tırsıyorum işte.." diye atarlandım falan ama ısrarlara dayanamadım. parası neyse verdik, aldık biletimizi. sıra beklerken bizden önceki turu izlemek, ne yalan söyliyim, korkudan başka bişi vermedi. neyse efenim, sıramız geldi. gittik oturduk. şimdi sevgili okur, bilmeyenler için anlatayım, bu lanet olası salıncak aleti bir çıbığın ucundaki bir daireden oluşuyor. alet çalışınca daire kendi etrafında dönüyor, çıbık da adeta küçük bir sarkaç gibi sağa sola sallanıyor. tabii bikaç sallanıştan sonra, kendinden geçip eskişehir yolu'nu tersten gösteriyo sana bi. falan. öyle tuhaf bi alet. neyse bu lanet olası bi başladı sallanmaya, "sen misin binen?" der gibi bana. öyle böyle sallamıyor ama allahsız. bi yola atıcakmış gibi yapıyo, bi cepa'nın çatısına atıcakmış gibi. şerrefsiz. insan düşmanına yapmaz onu. ama bu acımasız hayvan, tanıdık tanımadık bütün insanoğullarına bu eziyeti uyguluyo işte napıcan. gerçi o da mekanik bişi, kablolarla falan yaşıyo. düz mantık bi alet. bağırdık çağırdık tabii. "iki tur daha atmadan bırakmam, nihahahah" dedi köpoğlu. son turda fark ettim ki ayaklarım artık yoktu. ve indiğimde tehdidimi savurmadan gitmedim: "bi dahaki sefere ağzını kırıcam lan!"..

şaka bi yana, binmeden önce tırsıyodum ama bindikten sonra anladım ki bu alet öyle eskişehir yolu'na doğru takla atacak potansiyele sahip diil. diyeceğim o ki, binin, bindirin. öhöm. işte şey, güzel bi lunapark aleti yani. o kadar da heyecanlandırması olsun, hakkıdır.

yine bir "kendi yaptığı etkinliği anlatma yazısı" ile karşınızdaydım sevgili okurlar. sürçülüsün ettiysek affola. kendinize dikkat edin. gittim hadi, görüşürüz.

1 yorum:

  1. "bi yola atıcakmış gibi yapıyo, bi cepa'nın çatısına atıcakmış gibi. şerrefsiz. insan düşmanına yapmaz onu."

    ahahahaha! :D

    YanıtlaSil