merhaba. (hello.) lütfen oturun, konferansımız başlamak üzere. (please have a seat, the conference is about to begin.) tamam bişi itiraf etcem sonra başlıcam. pre-faculty oldum lan! yaşasın! bunu bir hava atma çabası olarak görmeyin. sonuçta pre-fac olmak okulu 2 sene önce bitireceğim anlamına falan gelmiyo. neyse. ı ıhm, hadi bakalım.
son yıllarda, dünyamız global bir "sosyal paylaşım sitesi" akınına uğruyor. peki nedir bir sosyal paylaşım sitesi?.. yaa biliyosunuz işte uğraştırmayın beni, facebook twitter falan. hem ben niye böyle ortaokul kompozisyonu gibi başladıysam.. neyse diyeceğim o ki, bu sosyal paylaşım sitelerinden ben de payımı aldım yeterince. gitgide büyüyor bir de buuu.. sektör.. ilk önce facebook geldi, dediler ki "yeaa bi tane site varmış ilkokul arkadaşlarını buluyomuşsun, süper oluyomuş.." bir heves girdik baktık, ulan hakkaten herkes orda. baktık fotoğraf falan da konuluyo, doldurduk piksel piksel. milletin fotoğraflarına baktık "bakalım serpilmiş mi? tipi değişmiş mi lan acaba?" gibi düşüncelerle. "ilkokul buluşmaları" açtık, eventler düzenledik... giderek gelişti site, video hizmeti eklendi. iki gün önce ilkokuldaki arkadaşlarının resimleri altına "cnm çok güzelleşmişsin. ne ara buyudk biz? :((((((( bi ara bulusalm ok? :))))))))))))))))" diye yorumlar yazan bizler, artık sadece video paylaşıyorduk.
günleer aylar geçti, "blog" denen bu amatör yazarlık şeysiyle tanıştık.. tanıştım.. benden önce tanışanlar vardı tabii haliyle. neyse. blog hepsinden farklıydı. bi kere burda yazı yazıyorduk yaa. yazı. yıllarca ekşi sözlük'te çaylak onay sırası bekliyip klavyesini eriten ben, artık kendimi başka platformlarda kanıtlayabilecektim. ama durum pek de öyle olmadı. bir hışımla girdiğim bu platform, benden beklediği performansı alamadı. tembellik yapıyordum adeta. niye yazmadığım sorulduğunda "abi ilham gelmiyor yeaa.." diye başımdan attım insanları. evet, kendimle yüzleşiyorum sevgili okur. bu bir itiraftır. başımdan savdığım herkesten özür diliyorum. herkesten ama bak. "ama artık öyle olmıcak.." diye de bi söz vermek istemiyorum. yarın öbür gün okul başladığında yazamazsam "verdiğin sözü tutmadın, sen bir hainsin!" diye saldırmayın orta çağlılar gibi.
eveet, gelelim formspring'e. bu akımla yeni tanıştım aslında. bir ay falan oluyo daha. bunun da olayı şu: bi tane hesap açıyosun sitede, sonra insanlar gelip ister anonim olarak, ister rumuzlarıyla soru soruyorlar sana. istedikleri konuda, istedikleri tarzda. sonra sen de ister şakalı, ister ciddi cevap veriyosun. bu. çok zevkli ama var ya. bi görsen nası tatlı.
bir de tabii twitter var ki, değinmeden olmaz. bunda da yaptığın şeyi yazıyosun siteye. şakası yok pek. ortalığı kasıp kavuruyodu bi ara. herkes twitter hesabı alıyodu falan. bütün televizyon programları "bize twitter'dan da ulaşabilirsiniz! işte adresimiz: twitter.com/ntvspor" diye reklam yapıyolardı falan. geçenlerde de bana çok sevdiğim bir insandan twitter davetiyesi geldi. "e artık girmek şart oldu." diye girdim ben de. zevkli gibi gözüküyo o da. ama formspring'in yerini tutmaz. (ntvspor spikeri ersin düzen'i ekledim orda, adam inanılmaz bilgiler veriyo, az önce boris becker'in oğlunun adını, saç rengini falan yazdı, ağzım açık kaldı.)
yaa işte böyle sevgili okur. bir sanal rüzgarın içinde bir o yana bir bu yana sallanısallanıveriyoruz. bu yazı ne bir özeleştiri, ne de bir eleştiridir. reklam amaçlı yazıldığını sananlara sesleniyorum: muhteşem bir öngörüye sahipsiniz.. bunları reklam yapacak kadar da boş bi adamım napıcan sevgili okur. sen bunlara gir ki benim repütasyonum artsın dii mi ama. hadi öptüm. sii ya.
gerek göndermeler olsun, gerekse güzel yerlerde bold'la yapılmış vurgular olsun, linkler olsun, giriş olsun, final olsun, (gerçi benim ne haddime) bu blogda okuduğum en güzel yazıdır. bu şukela gidişatı bozarsan sıçarım kafana..
YanıtlaSiliyi ortanın gol getirmediği bir dünya düşünemiyorum demiş boris becker. haliyle ben de gole asılıyorum. ;)
YanıtlaSildiren'deen bomba açıklamalarr.. :D tamam diren'im dikkat edicem. söz. vallahi.
YanıtlaSil